ANLATIMIN SINIRLARINDA
Erdem Şimşek
Kelimeler, tanımlayan, değer veren olarak her zaman önce
gelirler. Her şeyi tanımlarken kullandığımız kelimeler, bir müziği tanımlarken
yalnızca o kelimelerin alabileceği şekiller, kalıplar dahilinde kalırlar. Oysa
müzik akışkandır. Yapı maddesi tamamen başkadır. Yazıya çevrilemeyecek bir dildir
müziğin dili. Hislerin, sezgilerin
alanında dirilir, oralarda gezinir.
Müzik gibi doğanın da bir dili vardır; görünümlerin,
kokuların...
Algı, yazıyla ifade edilebilen her şeyi kavramlara
bağlayarak tutar. Görünümlerin, müziğin dili ise çok daha açık uçludur. Bu
özellikleriyle de öğreticidirler. Bize, büsbütün anlama çeviremeyeceğimiz bir
dilde fısıldarlar.
Keith Donohue'nin “Çalınan Çocuk” isimi kitabı ifritler
tarafından kaçırılan bir çocuk ve o çocuğun yerine geçen bir ifritin paralel
hikayelerini anlatır. Çocuk yaşadıklarını yazarak hikayeleştirirken, çocuğun
yerine geçen ifrit bir besteyle hikayesini anlatır. Anlatılan aynı hikayedir
aslında ama müzikle anlatılanı artık başka bir boyutta yaşayan, çalınmış çocuk
anlar yalnızca.
Müziğin dili söz içermediğinde anlam oluşturmaktan uzak
olmakla birlikte bazı diziler, yinelemeler, geçişler oluşturur. Yan yana
yazdığımızda bunların kurgu denen şeyi oluşturan öğeler olduğunu görürüz. O
halde müziğin bize kendine özgü diliyle ve olanaklarıyla kurgunun çok farklı
olasılıklarını öğretebileceğini söyleyebiliriz.
Bu yazının konusu Trent Reznor ve Nine Inch Nails. Ancak
Reznor’un yaptığı müziği bir yere koymak için hem müziğin dili’ne hem de
kurguya dair bir giriş yapmak şarttı. Çünkü evet pek de keyifle içten abartarak
Reznor’un o sınırlara dair bir farkındalıkla, anlatımın sınırlarında gezerek müzik yaptığını
söyleyebilirim.
Yeni melodiler oluşturmanın artık daha zorlaştığı günümüzde
ses miksajı, kurgu, düzenleme gibi şeyler artık farklılık yaratmanın araçları
olarak öne çıkıyorlar. Tam da bu noktalarda Trent Reznor net bir şekilde Jedi statüsünde...
Nıne Inch Nails'ın ilk dönem müzikleri bilinçli olarak
dizginlenmeyen bir öfke ve o öfkenin ışığında daha sahicileşen küfür gibi bir
hüzün içerir. Ingeborg Bachmann'ın söz ve müziğin birlikteliğine dair şu
sözlerini hatırlatır; "Birlikte ve birbirlerine duydukları
hayranlıklarıyla müzik ve söz bir öfkedir, bir başkaldırıdır, bir aşk ve bir
itiraftır." Piggy buna net bir örnektir. Öfkeli, suçlayan bir ayrılık
şarkısıdır Piggy. “Nothing can’t stop me now, I don’t care anymore” der ama son
cümlesi You don’t need me anymore” olur. Son cümlede kendi acizliğine döndürür
oklarını.
Trent Reznor'un bu öfkesi zamanla diner ve müziği gün
geçtikçe deneysel boyutlara varır. Ama her aşamasında kurguyla ilgili bir
şeyler anlatır bu müzikler. Corona Radiata ağır ağır başlar, hiç bir beklenti
oluşturmaz, ayda bir uyku halidir, derken dipten sesler gelir, yerçekimsiz uyanılır. The Beautyof Being Numb yükselen, tırmalayıcı
bir müzikle başlar ve sonra müzik bir anda boyut değiştirir.Dişlileri duran
makineden bir baloncuk çıkar ve şarkının adı gibi hissizleşmenin güzelliğini
yaşatır. The Great Below derinliklere yazılı bir öyküdür, daha da derine gitmek için kollarınızı bırakmak zorundasınızdır. Öykünün sonunda bir karanlıkta kalırsınız, dışarıda dünya yoktur. Eraser, başlangıcından itibaren etkisi artarak ablukaya alır, sonra
sözler gelir, açık, dolaysız, şiddetli, tehditkar ama silah sizin elinizdedir.
Sonrasında Atticcus Ross ile yaptığı film müzikler ve
devamında How to Destroy Angels projesi Trent Reznor’un edindiği çizgiyle
yetinmeyen bir müzisyen olduğunu gösteriyor. O arayışını sonlandırmıyor. Ama
şimdi dönenin, hiçbir zaman aynı insan
olamayacağı bilgisiyle bir köklerine dönüş hikayesi söz konusu. Bu yakınlarda Nine Inch Nails’in dönüş haberini duyurdu
Reznor. Dağın altında bekleye bekleye iyice sönmüş müdür öfkesi yoksa iyice bilenmiş
midir, bilemiyoruz. Teknolojinin
hantal’dan ultrahafife evrimi gibi Reznor’un müziğinde de hafifleyen şeyler
var. Ama hafiflerken de kurgu öğretmeye devam eden
bir müzik bu. Reznor’un kullanımıda müziğin dili, bize; anlatımın yüzlerce
şeklinin olabileceğine kelimelerle anlatıldığında inanmayı beceremeyen beynimize
başka kanallardan ulaşan bir dil oluyor. Bir teknolojik ifrit diyelim ona.
Kulaklarıyla ağır makinelerin müziğini keşfetmiş ve avını takip ederken en ince
yollara girmiş ve belki iz sürdükçe hafiflemiş… Ama anlatımın sınırlarından
hala bize anlatacakları var onun. Anlama sığdırmadan kulak vermeyi becerebilirsek
eğer…
Adrift and At Peace / Nine Inch Nails
İç sıkıntılarımda yinelemelerine sığındığım şarkıdır. Tekrar tekrar aynı dokunuşlar, her şeyi susturur...
What if We Could / Trent Reznor and Atticus Ross
Aphelion / Trent Reznor and Atticus Ross
-İzahı Yok-
How Long / How to Destroy Angels
Dinamik-Distopik
0 yorum:
Yorum Gönder